ASTRONOMİK HESAPLAR IŞIĞINDA KUŞÛF HADİSLERİ
Dr. Mustafa KARATAŞ
Kuşûf namazının kılınışı ve rekâtlarının sayısı hakkında hadis eserlerinde çeşitli ve birbirinden farklı haberler bulunmaktadır. Esasen on dokuz ayrı şahâbîden gelen bu hadislerde, bir grup rivayette Hz. Peygamber’in iki rekâtli bir namaz kıldığı ve herbir rekâtta ikişer rukû yaptığı haber verilirken bir başka grup rivayette ise bir rekâtta üç rukû, bazılarında da dört rukû yaptığı belirtilmektedir. Hatta bazı rivayetlerde her rekâtta beşer rukû yaptığı dahi zikredilmektedir. Diğer taraftan Hz. Peygamber’in kuşûf namazında kıraatı sesli yaptığı rivayetlerine rastlanırken, bazı hadislerde sessiz yaptığı haber verilmektedir. Bu rivayetlerin bir kısmında Hz. Peygamber’in, güneş tutulduğu sırada namaz kıldırdığı ve güneş ve ayın kimsenin ölümünden dolayı tutulamayacağına dair hutbe okuduğu belirtilirken diğer birtakım rivayetlerde ise Hz. Peygamber’in namaz kılış şekli ve hutbesinde sarfettiği sözler farklı şekillerde nakledilmektedir. Öyle ki, bazı rivayetlerde namazın ardından irad ettiği hutbede secde esnasında cennet ve cehennemi gördüğünü açıklayan konuşmalar yaptığı da anlaşılmaktadır.
Öte yandan hadis eserlerinde kuşûfla ilgili rivayetlerin bir çok varyantı Hz. Âişe’den (o. 58/677) nakledilmektedir. Bu rivayetlerin tek bir olaya ait olduğu düşünüldüğü taktirde, rivayetler arasındaki teâruzu gidermek oldukça zor görünmektedir. Nitekim sözkonusu hadislerle ilgili yorum yapan âlimler de olayı farklı şekillerde izah edebilmişlerdir. Safiî (o. 154/770), Ahmed b. Hanbel (o. 241/855), Buhârî (o. 256/869), Beyhakî (o. 458/1066) ve İbn Kesîr (o. 774/1372) gibi âlimler Hz. Peygamber’in tek bir sefer kuşûf namazı kıldırdığını iddia ederlerken, İshak b. Râhûye (o. 238/852), İbn Çerîr (o. 256/870) ve İbnu’l-Munzir (o. 303/915) gibi âlimler ise, kuşûf ölayının birden fazla meydana gelmiş olabileceğini, rivayetlerdeki ihtilafın sebebinin olayın tekerrür etmesinden kaynaklandığını ileri sürmektedirler. İmam Nevevî de (o. 676/1277), Müslim Şerhi’nde kuşûf hadisleri arasındaki farklılıkların, Rasûlullah zamanında güneş tutulma olayının birden fazla meydana gelmiş olmasından kaynaklandığını, tutulmanın kiminde uzun sürdüğünü, kiminde ise kısa sürmüş olabileceğini, bu nedenle kuşûf namazındaki rukû sayısının da farklı olduğunu ifade etmektedir. Ne var ki sözkonusu hadisleri yorumlayanlar arasında Tecrid-i Şarîh mütercimi ve sârıhı Ahmed Naim Efendi’nin (o. 1934) konuya yaklaşımı tam anlamıyla harikadır.
Babanzâde Ahmed Naîm Efendi Tecrid Şerhi’nde, kuşûfla ilgili hadisler arasında görülen farklılıkların izah edilebilmesi için, yeni astronomik çalışmalara ihtiyaç olduğunu belirterek, bu hesaplar neticesinde kuşûfla alâkalı hadisleri daha iyi tahlil edebilmenin mümkün olacağına dikkat çekmekte ve özet olarak şunları söylemektedir: “Hele ahd-i çelîl-i Nebevîde kuşûfun tekerrür ettiği sâbit olursa rivâyâti şahîha beynindeki ihtilâfâti cem‘ ve telif etmek hayli kolaylaşır gibi görünür. Lakin bunu kestirmemiz mümkün değildir. Hitta-i Hiçâziyyede ahd-i çelîl-i Risâlet-Penâhî’de kâbil-i rü’yet kuşûfların adedini tesbit etmek ehl-i hisabın işidir. Bunu yapacak bir sâhib-i himmet zuhûr eder ise rivâyâtin karanlık bıraktığı bazı cihetler ihtimâl ki kesb-i vuzûh eder... Binâenaleyh kalbe itmi’nân-i tâm gelebilmek için - tekrar ediyorum - evvel be evvel doğru bir hesâb-i nuçûmiye ihtiyacımız vardır.”
Memnuniyetle belirtmek gerekir ki, Hz. Peygamber’in yaşadığı yıllarda Hicaz Bölgesi’ndeki astronomik olaylar üzerine günümüzde bir çalışma yapılmak suretiyle yıllar sonra Ahmed Na‘îm Efendi’nin bu arzusu gerçekleştirilmiştir. Yapılan bir araştırmaya göre Hz. Peygamber’in risâlet döneminde Hicaz bölgesinde çıplak gözle görülebilecek şekilde Mekke’de bir defa Medine’de ise iki defa güneş tutulduğu tesbit edilmiştir ki bunların miladî olarak şu tarihlerde vuku bulduğu görülmektedir.
1. 2 Eylül 620, Salı günü saat 9.43 (Mekke).
2. 21 Nisan 627, Salı günü (hicrî 5. yıl, 29 Nesi’ ayı) saat 9.43 (Medine).
3. 27 Ocak 632, Pazartesi günü (hicrî 29 Şevvâl 10. yıl) saat 9.42 (Medine).
Ahmed Naîm Efendi’nin de dikkat çektiği gibi kuşûfla ilgili rivayetleri ilmî veriler ışığında yeniden değerlendirmek gerekmektedir. Bu nedenle konuyla ilgili rivayetler sözü edilen üç tutulma olayından ait olduğu yere göre tasnif edildiğinde şöyle bir tablo ile karşılaşılmaktadır:
Birinci Tutulma Olayı (2 Eylül 620 Salı, saat 9.43, yer: Mekke)
Hadis eserlerinde Hz. Peygamber’in zamanında Mekke’de güneş tutulmasını ve Peygamber’in namaz kıldırdığını açıkça belirten bir rivayet tesbit edebilmiş değiliz. Ancak Sünen-i Neşâî’de yer alan bir hadiste Hz. Âişe’den, Resûlullah’ın Zemzem kuyusunun gölgeliğinde kuşûf namazı kıldırdığı rivayet edilmektedir. Hadis şu şekildedir: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zemzem kuyusu gölgeliğinde (suffetu zemzem) dört secdeli bir namazda (iki rekâtta) dört rukû ile kuşûf namazı kıldırmıştır.”
Zemzem kuyusu Mekke’de olduğu için bu tutulma olayı ve kuşûf namazı Mekke’de meydana gelmiş olmalıdır. Ne var ki, sözkonusu hadisi serheden Suyûtî (o. 911/1505) ve Sindî (o.1136/1723) Resûlullah’ın yalnız bir defa kuşûf namazı kıldırdığı, onun da Medine’de olduğu görüşünü savunan âlimlerden yana tavır alarak Neşâî’nin (o. 303/915) yanıldığını iddia etmişler ve bu haberi kabule yanaşmamışlardır. Halbukî Hz. Peygamber’in risâlet yıllarında Mekke’de 2 Eylül 620 tarihinde güneş tutulması olduğu bugünkü ilmî tesbitlerden anlaşılmaktadır. Hz. Âişe’den rivayet edilen sözkonusu hadis, birkısım hadisçi tarafından eleştirilse de, bu veriler ışığında ele alındığında sahih kabul edilmelidir. Kaldı ki, âlimler arasında kuşûf ölayının tekerrür ettiğini savunanlar da az değildir. Dolayısıyla sözkonusu hadisin Mekke’de meydana gelen tutulma olayını anlattığını ifade etmek mümkün görünmektedir.
Diğer taraftan Buhârî’de bab başlığı olarak rivayet edilmiş senedsiz (muallak) bir rivayette, daha sonraki yıllarda Abdullah İbn Abbas (o. 68/687) ve Abdullah İbn Ömer’in (o. 73/692) Zemzem kuyusu gölgeliğinde Kuşûf namazı kıldırdıkları bildirilmektedir. Özellikle Abdullah b. Ömer’in her alanda Resûlullah’ı taklit ettiği düşünülecek olursa, bu rivayet de Hz. Peygamber’in Zemzem Kuyusu gölgeliğinde kuşûf namazı kıldırmış olabileceği kanaatini pekiştirmektedir.
İkinci Tutulma Olayı (21 Nisan 627 Salı, saat 9.43, yer: Medine)
Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim’in vefatından bahseden küsüf hadislerinin ileride de açıklanacağı üzere Medine’de 632 tarihinde meydana gelen güneş tutulması olduğu gayet açıktır. Ancak Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim’in vefatından bahsetmeyen ya da Resûlullah’ın güneş ve ayın Allah’ın iki âyeti olduğu, onların bir insanın vefatı veya doğumu sebebiyle tutulmayacaklarına dair hutbesine yer vermeyen hadislerin bir bölümünün Medine’de 632 yılında vukû bulan üçüncü güneş tutulması olduğunu söylemek çok zor görünmektedir. Dolayısıyla bu rivayetler 2 Eylül 620 yılında Mekke’de ve 21 Nisan 627 yılında Medine’de vuku bulan ilk iki güneş tutulmasıyla alâkalı olmalıdır. Günümüzde elde edilen ilmî verilerden Medine’de vuku bulan birinci güneş tutulmasıyla ikincisi arasında yaklaşık beş yıl geçtiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Medine’deki ilk tutulma olayını anlatan hadislerde İbrahim’in vefatından ve Resûlullah’ın onun vefatıyla ilgili hutbesinden söz edilmemiş olmalıdır.
Nitekim Şemure b. Cundub’ten (o. 58/677) rivayet edilen bazı hadislerde İbrahim’in vefatından ve Hz. Peygamber’in hutbesinden hiç bahsedilmemektedir. Ayrıca Nûmân b. Beşîr’den (o. 65/684) gelen bir rivayette Resûlullah’ın güneş tutulduğunda diğer namazlardan farklı bir namaz kıldırmadığı, her zamankine benzer iki rekât namaz kıldırdığı bildirilmektedir. Diğer yandan Câbir b. Abdillah’tan (o. 74/693) rivayet edilen bir hadiste de olayın çok sıcak bir günde meydana geldiği anlatılmaktadır. Her ne kadar bu hadisin sonunda Resûlullah’ın bir hutbesinden bahsedilse de bu rivayetin İbrahim’in vefatına rastlayan kuşûf ölayını anlattığı açık değildir. Dolayısıyla bu hadislerin konuyla ilgili birinci grup hadislerden farklı olduğu hemen dikkat çekmektedir. Bu rivayetlerde sözü edilen tutulma 21 Nisan 627 yılında Salı günü olan güneş tutulması olmalıdır.
Diğer taraftan İbn Hacer’in (o. 852/1448) nakline göre, İbn Hibbân (o. 354/965), hicretin beşinci yılında (5/627) ay tutulması olduğunu bunun üzerine Hz. Peygamber’in kuşûf namazı kıldırdığını bildirmektedir. Ayrıca İbn Hibbân’a göre bu namaz İşlâmiyet’te ilk kılınan kuşûf namazıdır. İbn Hacer, “Şayet bu haber doğru ise hadisler arasındaki ihtilaflar halledilmiş olur” demektedir. Onun bu yaklaşımından sözkonusu ay tutulmasını da kuşûf ölayı içerisinde mütalea ettiği anlaşılmaktadır. İbn Hacer ayrıca Nevevî’nin, İbrahim’in vefatı ve o tarihte kılınan kuşûf namazının Hudeybiye gününde (6/628) öldüğuna dair bir görüşünü de nakletmektedir ki, İbrahim’in hicri onuncu yılda vefat ettiği ileri sürülerek bu iddia reddedilmiştir. Ancak bütün bu bilgiler, Hz. Peygamber’in oğlu İbrâhim’in vefatı sırasında kıldığı kuşûf namazından ayrı olarak Medine’de başka bir bir kuşûf namazı kıldırmış olabileceği fikrini desteklemektedir. Binaenaleyh konuyla ilgili bir grup hadisin ikinci tutulma olayını anlattığı söylenebilir.
Üçüncü Tutulma Olayı (27 Ocak 632 Pazartesi, saat 9.42, yer:Medine)
Konuya ait rivayetlerin büyük bir kısmında güneş tutulduğu gün Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim’in vefat ettiği ve tutulmanın Medine’den izlendiği anlatılmaktadır. Bu rivayetlerden bazıları şu şekildedir:
Muğîre b. Şu’be’den (o. 50/670) rivayet edilmiştir: Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) oğlu İbrahim’in vefat ettiği gün güneş tutuldu. Halk: Güneş İbrahim’in ölümü sebebiyle tutuldu dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) : “Güneş ile ay hiçbir kimsenin ölümü ya da doğumu sebebiyle tutulmaz. Böyle bir durumla karşılaştığınızda namaz kılın ve Allah’a dua edin” buyurdu.
Ebû Bekre Nüfey‘ b. Hâris’den (o. 51/671) rivayet edilmiştir: Biz Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında iken güneş tutulmuştu. Allah Resûlu (sallallahü aleyhi ve sellem) ridaşını toplayarak mescide girdi; biz de onun peşinden girdik. Güneş zulmetten sıyrılıncaya kadar orada bize iki rekât namaz kıldırdı. Namazın ardından: “Güneş ve ay hiçbir kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar. Şayet yine böyle bir durumla karşılaşırsanız tutulma hali sona erinceye kadar namaz kılıp dua ediniz” buyurdu.
Hz. Âişe’den rivayet edilmiştir: Resûlullah bir sabah bineğine binerek (İbrahim’in cenazesi sebebiyle) evinden çıkmıştı. Duhâ vakti (kuşluk) girdiğinde geri dönerken güneş tutulmuştu. Hücre-i saadetinin önünden geçerek (mescidde) namaza durdu. İnsanlarda onun ardından namaza durdular. Resûlullah çok uzun süre kıyamda durduktan sonra rukûya gitti. Sonra doğruldu ve uzun süre yine kıyamda durdu. İkinci kez tekrar rukûya gitti ve uzun süre kaldı. Sonra rukûdan doğruldu ve secde yaptı. Sonra tekrar kalktı ve uzun süre kıyamda durdu. Sonra rukûya gitti ve uzun süre rukûda kaldı. Sonra rukûdan doğrularak secdeye gitti. Daha sonra tekrar ayağa kalktı kıyamda bulundu. Ardından uzunca bir rukû daha yaptı. Sonra yeniden secde yaptı. Namazı bitirdikten sonra da “Allah’ın dediği olur” buyurarak insanlara kabir azabından Allah’a sığınmalarını emretti.
Bu grup rivayetler 27 Ocak 632 yılında, (29 Şevvâl, hicrî 10. yıl,) Pazartesi günü meydana gelen güneş tutulmasını anlatan haberler olmalıdır. Çünkü Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim’in milâdî 632 yılında vefat ettiği bilinmektedir. Nitekim İbn Hacer’in de naklettiği gibi siyer âlimlerinin çoğunluğu, İbrahim’in hicrî 10. yılda (milâdî 632) Medine’de vefat ettiğini bildirmektedirler. Özet olarak söylemek gerekirse, İbrahim’in vefatıyla ilişkili olan kuşûf hadislerinin 27 Ocak 632 tarihinde meydana gelen güneş tutulması olduğu açıktır. Kaldı ki, kuşûfle ilgili hadislerin bir kısmı hariç pek çoğunda İbrahim’in vefatına temas edilmektedir. Ancak hemen belirtelim ki, bu gruba dâhil edebileceğimiz hadislerde, kuşûf namazı esnasındaki rukûların adedi hakkında râvilerin farklı beyanlarının arasını halletmek mümkün görünmemektedir. Aynı olayı anlatmış olmasına rağmen, rukû sayısında öne sürülen bu değişik görüşlerin, râvilerin yanılgısından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan tesbit edebildiğimiz kadarıyla kuşûfla ilgili bazı rivayetlerde olayın cereyan ettiği zamana da işaret edilmektedir. Hz. Âişe’nin yukarıda zikredilen rivayetinde güneş tutulmasının ve Hz. Peygamber’in kuşûf namazı kıldırmasının kuşluk vaktinde (duhâ vakti) öldüğü bildirilirken, Şemure b. Cundub’den gelen bir rivayette kuşûf ölayının, güneş ufuktan iki ya da üç mızrak boyu yükseklikte iken meydana geldiği, Câbir b. Abdillah’ın bir rivayetinde ise güneş tutulmasının çok sıcak bir günde olduğu haber verilmektedir. Bu üç rivayeti yukarıda zikredilen astronomik verilerle karşılaştırdığımızda râvilerin her üçünün de beyan ettikleri zaman dilimi konusunda isabetli oldukları görülmektedir. Çünkü bu olaylar bugünkü tesbitlere göre sabah saat 9.43 ve 9.42 sularında cereyan etmiştir. Hadislerde belirtilen kuşluk vakti ve havanın çok sıcak olması haberleri de bu durumu teyid etmektedir.
SONUÇ
Günümüzde ulaşılabilen bu teknik gelişmelerden sonra Hz. Peygamber’in kuşûf namazı ile ilgili rivayetler arasındaki farklılıkların sebebi daha iyi anlaşılmış olmaktadır. Çünkü sözkonusu olayın birden fazla cereyan ettiği artık astronomik hesaplarla tesbit edilmiş durumdadır. Esasen Hz. Peygamber’in benzer olaylarda bazan farklı davrandığı ise bilinen bir husustur. Konuyla ilgili rivayetlerden Hz. Peygamberin her üç olayda farklı davrandığı da anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu rivayetler arasında farklılıkların sadece râvilerden kaynaklandığını iddia etmek mümkün değildir. Sözkonusu farklılıklar, kuşûf ölayının birden fazla meydana gelmesinden kaynaklanmış olmalıdır.
BİBLİYOGRAFYA
Ahmed Naim, Tecrid Tercemesi,
Ahmed Naim, Şahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Şarîh Tercemesi ve Şerhi, İ-III, Ankara 1984-85.
Apaydın, Resûlullah’ın Günlüğü
Mehmet Apaydın, Resûlullah’ın Günlüğü Medîne Dönemi Yeni Kronolojisi, İstanbul 1995.
Aynî, ‘Umdetu’l-kârî
Bedreddîn Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed el-Aynî, ‘Umdetu’l-kârî serhu Şahîhi’l-Buhârî, İ-XXİV, Beyrut ts. (Dârü ihyâi’t-turâsi’l-Arabî).
Buhârî
Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Buhârî, el-Câmı‘u’s-şahîh, İ-VIII, İstanbul 1981.
Ebû Dâvûd
Süleyman b. Eş’aş b. İshak el-Ezdî eş-Sicistânî, eş-Sünen, İ-V, İstanbul 1981.
İbn Hacer, Fethu’l-bâri
Ahmed b. Ali b. Hacer el-Aşkalânî, Fethu’l-bârî bi şerhi Şahîhi’l-Buhârî (nsr. Fuâd Abdülbâki v.dgr.), İ-Xİİİ, Kahire 1407/1986.
İbnu’l-Manzûr, Lisânu’l-Arab,
Ebu’l-Fadl Cemaleddîn Muhammed, Lisânu’l-Arab, İ-XV, Beyrut 1414.
Karataş, Hadislerin Artması
Mustafa Karataş, Rivayet tekniği Açısından Hadislerin Artması ve Sayısı, M.Ü. Sos. Bil. Ens., İstanbul 1998 (Basılmamış Doktora Tezi).
Köksal, İşlâm Târıhı
Âsim Köksal, İşlâm Târıhı, İ-Xİ, İstanbul 1981.
Müslim
Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccâc el-Kuseyrî en-Nîsâbûrî, el-Câmı‘u’s-Şahîh, İ-III, İstanbul 1981.
Neşâî
Abdurrahman b. Şuayb en-Neşâî, eş-Sünen, İ-VIII, İstanbul 1981.
Nevevî, Minhâc
Yahyâ b. Şeref en-Nevevî, el-Minhâc fî şerhi Şahîhi Müslim b. el-Haccâc, İ- XVİİİ, Beyrut 1407/1987.
Suyûtî, Zehru’r-rubâ
Çelâleddîn Abdurrahman b. Ebî Bekr, Zehru’r-rubâ ‘ale’l-Müctebâ (Nesaî’nin Sünen’i ile birlikte), İ-VIII, İstanbul 1401/1981.
Tirmizî
Ebû İşâ Muhammed b. İşâ et-Tirmizî, Sünenü’t-Tirmizî, İ-V, İstanbul 1981.
Ya’mürî, ‘Uyûnu’l-eser
Ebu’l-Feth Muhammed b. Muhammed b. Seyyidi’n-Nâs el-Ya’mürî, ‘Uyûnu’l-eser fî funûni’l-megâzî ve’s-semâil ve’s-siyer (nsr. Muhammed el-‘Îd el-Hatrâvî - Mühyiddîn Hîtû), İ-II, Medine 1413/1992.
www.TurkceKarakter.com
Bozuk görünen Türkçe harfleri düzelten site.