SÂBİT b. KAYS eş-ŞEMMÂS (ölümü: 12/633)
ثابت بن قيس الشماس
(Hatip ve şair sahâbî )
Sâbit b. Kays b. Şemmâs el-Hazrecî, Ensar’dan olup Hazrec kabilesine mensuptur. Hicretten önce Medine’de Evs ve Hazrec kabileleri arasında çıkan savaşta babasını kaybeden Sâbit b. Kays’ın annesi Tay Kabilesi’ne mensup Hind et-Tâiye’dir.
Ebû Abdurrahman ve Ebû Muhammed şeklinde künyelenen Sâbit b. Kays, gür sesiyle de dikkat çeken bir hatiptir. Hicretten önce müslüman olduğu anlaşılan bu güzide sahâbî, Hz. Peygamber’in Medine’ye teşriflerinde, karşılama esnasında şöyle hitap etmiştir: “Ey Peygamber! Biz, kendimiz ve çocuklarımızın başına gelmesini istemediğimiz kötülüklerden seni koruyacağımıza söz veriyoruz, bize ne buyurursun?”. Hz. Peygamber cevap olarak şöyle buyurdu: “Sizin için cennet vardır”. Bunun üzerine oradakiler: “râzı olduk” dediler. Bu nedenle kendisine Ensar’ın hatibi anlamına gelen “Hatîbü’l-Ensar” denilmiştir.
Habibe bint Sehl ile evlenen Sâbit b. Kays geçimsizlik sebebiyle eşinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Bazı kaynaklarda sözkonusu eşinin Cemile bint Selül olduğu ve kocasından şikayeti üzerine Rasulullah’ın onları ayırmak zorunda kaldığı bildirilmektedir. Resûlullah, Sâbit b. Kays’ı Âmir b. Ebu’l-Bükeyr ile manevi kardeş yapmıştır. Hz. Peygamber’in, “Sabit b. Kays ne güzel adamdır” şeklindeki övgüsüne ve yine hastalığı sırasında onun ziyaret ve duasına mazhar olan bu sahâbî, bir ara gür sesli oluşundan dolayı kendisini kınamıştır. Şöyle ki: Esir tutulan yakınlarını geri almak için gelen ve aralarında Utârid b. Hâcib ve Akrâ b. Hâbis’in de bulunduğu Temîm Oğulları’ndan bir heyet, o sırada evinde bulunan Hz. Peygamber’e kaba bir şekilde seslenerek yanlarına çıkmasını istemişler ve hatip ve şairlerini konuşturarak isteklerini dile getirmişlerdir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, müslümanlar adına Sâbit b. Kays’ın ve Hassan b. Sâbit’in cevap vermesini emretmiştir. Onların etkili cevapları karşısında Temim Oğulları heyeti, “Sizin hatibiniz ve şairiniz bizim hatip ve şairimizi susturdu” demek zorunda kalmışlardır. Bu olayın ardından, “Ey İmân edenler! Seslerinizi Nebî (a.s.)’ın sesinden fazla yükseltmeyiniz...” (el-Hucurat 49;2) âyeti inince, Sâbit b. Kays, gür sesli oluşundan dolayı kendisinin de günahkar olduğu hükmüne varmış ve artık evinden dışarı çıkmayacağına yemin etmiştir. Allah Resûlü, Sâbit’i göremeyince durumunu sormuş, kendisini cehennemlik sayarak evden çıkmadığı bildirildiğinde ise; “Hayır, o cehennemlik değildir, aksine cennet ehlindendir” buyurmuştur.
Müreysi’ gazvesinde müşriklere yapılan baskında pek çok esir ele geçirilmişti. Bunlar arasında bulunan Cüveyriye, Sâbit b. Kays’ın hissesine düşmüştü. Sâbit onunla bir bedel karşılığında serbest bırakmak için anlaşma/mükâtebe yapmıştı. Cüveyriye (r.a.) kendisine yardım etmesi için Hz. Peygamber’e müracaat ettiğinde, Allah Resûlü, “Sana daha hayırlısını söyleyeyim mi?” buyurarak onun bedelini ödemiş ve kendisiyle evlenmiştir. Resûlullah’ın, Cüveyriye ile evlenmesinin ardından pek çok sahâbî, onun kabilesinden olan esirleri serbest bırakmışlardır.
Hz. Peygamber’in Eslem Kabilesi’ne gönderdiği zekat ve mirasla ilgili mektubu Sâbit b. Kays yazmış, Ebû Ubeyde b. el-Cerrah ve Ömer b. el-Hattab olaya şahit olmuşlardır. Sâbit (r.a.) Bedir Harbi’ne katılamamış, ancak Uhud Savaşı’na, Rıdvan Bey’atı’na ve diğer seferlere iştirak etmiştir. Hicrî on iki yılında Yemâme Savaşı’na katılmış askerin dağılması üzerine şiirlerle onlara moral vermeye çalışmıştır. Şiirleri o kadar meşhurdu ki, Yemâme Savaşı’nda onun mersiyeleri okunmuştur. Bu savaşta kahramanca çarpışarak şehit düşmüştür.
Sâbit b. Kays şehit olunca müslüman bir asker Sâbit’in üzerindeki zırhını çıkarıp almıştı. Daha sonra bir başka arkadaşı Sâbit’i rüyasında görmüş, Sâbit o adama rüyada, kendisinden alınan zırhın falanca adamda olduğunu, Hâlid b. Velîd’e giderek o adamdan zırhını alıp, Ebû Bekr’e vermesini, onunla ölmeden önce üzerinde kalan borçlarını ödemesini istemiştir. Adam uyandıktan sonra rüyada gördüklerini Hâlid’e haber vermiş, o da zırhı alan adamı bularak Sâbit’in zırhını ondan geri almış ve Ebû Bekr’e gelerek durumu arz etmiştir. Hz. Ebû Bekr de Sâbit’in rüyada istediği vasiyetini yerine getirmiştir.
Buhârî ve Müslim’in Sahih’lerinde, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Dârimî’nin Sünen’lerinde, Mâlik’inMuvatta’ında ve Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde hadis rivayeti bulunan Sâbit b. Kays’tan, Enes b. Mâlik ve oğulları Kays b. Sâbit ile Muhammed b. Sâbit hadis nakletmişlerdir.
BİBLİYOGRAFYA
Abdullah b. el-Mübârek, Kitabü’l-Cihâd, Tunus 1972, I, 101.
Buhârî, Muhammed b. İsmâil, et-Târihu’l-kebîr, Dâru’l-Fikr ts., II, 167.
Buhârî, Muhammed b. İsmâil, el-Câmiu’s-sahîh, İstanbul 1981, “Tefsir” 49; 279.
Ebû Dâvud es-Sicistânî, es-Sünen, İstanbul 1981, “Talâk” 16-18.
Ebu’l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed, Safvetü’s-safve, Beyrut 1979, I, 626.
Ebû Hâtim er-Râzî, el-Cerh ve’t-ta’dîl, Beyrut 1952, II, 456.
Es-Seyyid Ebu’l-Kâsım el-Musevî el-Hav’î, Mu’cemu ricâli’l-hadîs, Beyrut 1983, III, 397-398.
İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, Beyrut 1992, I, 203.
İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbü’t-tehzîb, Beyrut 1984, II, 11.
İbn Hacer el-Askalânî, Takrîbü’t-Tehzîb, Suriye 1986, I, 133.
İbn Hacer el-Askâlânî, Fethu’l-Bârî, Kahire 1987, IX, 310.
İbn Hızâm, Ebû Zekeriya Muhyiddin Yahya b. Şeref, Tehzîbü’l-esmâ, Beyrut 1996, I, 147.
İbn Hibbân el-Büstî, Meşâhiru ulemâi’l-emsâr, Beyrut 1959, I, 14.
İbn Hibbân el-Büstî, es-Sikât, Beyrut 1975, III, 43; V, 37.
İbn Kânî, Ebu’l-Huseyn Abdülbâki, Mu’cemu’s-sahâbe, Medine 1418, I, 126.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut 1990, I, 354; III, 390;VIII,116-117; 445-446.
İbnü’l-Esir, Ebu’l-Hasan İzzeddin Ali b. Muhammed, el-Kâmil fi’t-târih, Beyrut 2002, II, 192.
İbnü’l-Esir, Ebu’l-Hasan İzzeddin Ali b. Muhammed, Üsdü’l-gâbe fî ma’rifeti’s-sahâbe, Beyrut ts., I, 229-230.
Wensinck, A.J., el-Mu’cemü’l-müfehres li elfâzi’l-hadîs, İstanbul 1988, VIII, 38.
Zehebî, Şemseddin Muhammed b. Ahmed, el-Kâşif, Cidde 1992, I, 282.
Zehebî , Şemseddin Muhammed b. Ahmed, el-Muktenâ fi serdi’l-künâ, Medine 1408, I, 365; II, 40.
Zehebî , Şemseddin Muhammed b. Ahmed, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, Beyrut 1413, I, 309-312.
Ziriklî, Hayreddin, el-A’lâm, Beyrut 1990, II, 98.