Daha yeni gelmişti, ne çabuk da ayrılık vakti geldi
Ne kadar da kısa sürdü şimdi sohbet zamanıydı
Ne kadar alışmıştık iftardaki telaşlara
Ne kadar da rahat idik biraz daha kalmalıydı
Şimdi ayrılık anı geldi on bir ayın sultanı
Sen bize rahmet getirdin, hak ettin unvanını
Hergün ayrı bir bahar sonsuz bereket getirdin
Gönüllerimize huzur, evlerimize neşe getirdin
Seninle ellerimiz duaya daha çok durdu
Ruku, secde daha başka daha bir huzurluydu
Ezan sesleri bile farklı geliyordu kulaklarımıza
Ekmeğin tadı, suyun soğukluğu daha bir başkaydı
Bir zeytin dünyalara bedeldi baldan tatlıydı
Sen bize kıymet bilmeyi öğrettin
Sabretmeyi, direnmeyi, umutla beklemeyi öğrettin
Sen bize fark etmeyi, bize bizi öğrettin.
Kur’an’lar okudu senin bahçende güzel sesli bülbüller
İlahiler söylendi mehtap aydınlığında
Seninle her yer gündüz oldu bize
Medine’ye ulaştı salavatlar, tesbihler dizildi Mekke’ye
Senin nefesinle kin ve nefret kaçmıştı uzak diyarlara
Günah bezirganları bile senin rüzgarınla susmuştu
Yoksullara kucak açmıştı çadırların gölgesinde sahibu’l-hayrat
Kaskatı olmuş kararmış kalpler bile yumuşamıştı
Şefkat ikliminden esen saba rüzgarı
Açlığı, susuzluğu özleyeceğiz senin yokluğunda
Yemek, içmek yabancı olacak daha bayramında
Hep seni anacak sokaklar davulların yokluğunda
Sen bir ibadetten öte bir hayat tarzı oldun bize
Şimdi gidiyor musun, elveda mı diyorsun bize
Suyumuz, hamurumuz oldun ekmeğimize
Bu yüzdendir bayramımız, yine geleceksin diye
Şahit oldu kadrine âlem, şahit oldu melekler
Şahidiz yoksullar senin eşsiz bereketine
Huzurla doldu yürekler, feyze gark oldu ruhlar
Cehennem ümidini yitirdi, Cennet reyyan kapısında bekler
Camiler cemaata kandı, mahyanı bekler minareler
Kur’an misafirin oldu tez gel ev sahibini bekler
Yedi kat sema, arz ve gökteki yıldızlar
Seninle tezyin oldu ecsam sana müştak gönüller
Seni görecek gözler seni anacak diller
Seninle şad olacak ruhlar, sensiz garib eller
Tesbihler tane tane arayacak sesini
Yelpazeler üfleyecek senin kutsal nefesini
Günler ayları kovalar sana kavuşmak için
Eller semaya kalkar seninle yalvarmak için
Hilaller gözetlenir zaman zamanla kitlenir
Kapında bekler haftalar sana yaklaşmak için
Melekler heyecanlı şeytanlar tedirgin
Gök kapıları açık Cehennem kızgın ve bitgin
Alevleri sönmüş dumanı tütmez olmuş ateşin
Elveda, elveda diyorlar belli ki, senin için
Şehri Ramazan gelir elbet dönen devran kim için
Razı olduk cümlemiz razı olduk Rabbimiz
Sevabına değil yalnız dost olduk kendimiz
Ramazana alıştık o da alıştı bize
Şimdi ayrılmak zor Sen ferahlık ver bize
Dostlar dostunu gördü Ramazana erince
Damarlar suya kandı varlık iftar edince
Ecir tamam oldu dedi Rasulullah duada
Daha büyük mükafat verilecek ukbada
Namazlarla süslendin akşam oldu seccadem
Seyru sefere daldı alnımı yoran secdem
Sadakalar, fitreler fidyesi oldu azatlığımın
Ateşlerde yakıldı urganı hutamedeki bukağımın
Rahmet deryasına daldım oruç bağına girdim
Dizime derman geldi sabahına erince
Gönlüme bir tatlı şıra aktı yeniden dirildim
Ufukları gözledim imsakları bekledim
Âkifîni oldum son geceleri mescidin
Leyalisini bulabilsem şanı yüce Kadrinin
Sabır yüküm oldu sermayem işte şükür
Hamdinle kapına geldim sığınağım tefekkür
Gönle gelen söz oldu düğümlendi köz oldu
Ramazan yaktı ateşi ayrılık hüzün oldu
Günler otuz oldu aylar oldu hep tamam
Sonu bayram oldu sermayemiz tastamam
Elveda Ya Şehri Ğufran
Elveda Ya Şehri Ramazan
Doç. Dr. Mustafa Karataş
29 Ramazan 1433/17 Ağustos 2012 Başakşehir